muhtaçtan tavsiyeler 1

Burhan Emir Keleş
4 min readMay 27, 2021

--

ÖN BİLGİ!

Bu yazılarda cümle salatalarının arasında kendimce fikirlerimi aktarmayı istiyorum, öğreticilik ve bilginin özünü vaat etmiyorum.

Kelime anlamı TDK tarafından ‘öğütleme, yol gösterme’ olarak belirlenmiş tavsiye kelimesi alttan alttan olsa da belki de en çok bizim coğrafyamızda, halkımızda kullanılıyordur. Yol göstermek için en azından yolun başındaki kişiden ötede olmanın yeterli olacağı, başarının eskisi gibi büyük yollar katetmiş olmak olmadığı, daha küçük adımlarla yarıştığımız bir dönemdeyiz. Bunda her ne kadar çağımızın insanının egosu ve tavrı da pay sahibi olsa da bugünkü haliyle dünyaya bakınca denklemden ego ve tavrı çıkarsak da durumun çok da farklı olmayacağını söylemek mümkün. Eskisi gibi bir konuda uzman olabilmek için konular çok geniş zaman çok az. Durum böyle olunca tavsiyeye ihtiyaç duyanların yolda kendilerine daha yakın olanlara yönelmesi kaçınılmaz oluyor.

Deneyimi gözle görülür ölçüde fazla ve hatta elle tutulabilecek kıvamda bile olsa çok yol katetmiş insanların, yaşları ya da geldikleri kültür fark etmeksizin, tavsiyelerini dinlemek yüzeysel bilgilendirmenin ötesinde çok da çekilebilir olmuyor. Konular o kadar karmaşıklaşmış ki anlatıcı ne kadar duru ve adım adım gitse de bi noktadan sonra tavsiye alan/yönlendirilen konumundaki kişi olarak karşınızdakinin aslında daha fazlasını biliyor olmasına dahi takılıp kalabiliyorsunuz. Son zamanlarda alan ne olursa olsun, çevremdeki insanların bilgi almaya çalıştıkları kişileri seçerken kendi bilgi düzeyine daha yakın ve sanki onun hemen bir adım önündeymiş gibi olan kişileri seçiyor olmasının eminim ki çok daha önemli ve psikolojik/sosyolojik sebepleri vardır ancak o konularda safsata üretemeyecek kadar cahilim.

Söz, safsataya ve cahilliğe gelmişken bu farkındalık ile önemli bir detayı söylemek istiyorum: bilgi alma yöntemi olarak yöneldiğimiz bu ‘kendine daha yakın olanı dinle’ olayının fark etmemiz gereken önemli bir sıkıntısı var. Bilgi yaymanın bu kadar kolay olduğu bir zamanda denizin yanlış yerinden suya girip kum akıntısına saplanma riskini göz ardı etmemeliyiz. Kaynakların bizi nereye götürebileceğini öngörebilmek için yapılması gerekenler “… tekniği yardımıyla 3 ayda üni. sınavında şu kadar derece yaptım” reklamlarından biraz daha karmaşık olmalı.

Tavsiye, kimden tavsiye almayı niye seviyoruz ve safsataların varlığından kısaca bahsettikten sonra bu yazının asıl mevzusuna gelecek olursak, bu yazı serisinde (ilerleyen bir seri olmasını planlıyorum) hiç de haddime olmayan keskelalaka bir üslup ile kendi öğrenim yolumdan bahsedeceğim.

‘Sıralama öncelik ya da önem arz etmeyecektir.’ -Matematik Hocam

Tavsiye 1

Bugüne kadar sağlığa dair ortalama üstü hiçbir sıkıntıyla birinci dereceden muhatap olmamış birisi olarak burjuvazi bir tavırla “En büyük derdimiz ortalıkta gezinen safsatalar ya..” gibi bir fikre sahibim. Doğruluğu ya da yanlışlığını zamanın göstereceği bu fikirle ilgili paylaşmak istediğim birkaç tavsiyem var.

Her naneden kısacık sürede haberdar olabildiğimiz ve hatta kaçınmaya çalışsak dahi gözümüze gözümüze kaktırıldığı internet çağında, teknik bilgiler öğrenmeye çalışmak ne kadar zor olabilir ki diye düşündüğüm 2017 yılının üstünden bir vakit zaman geçip babannemin tabiriyle bilgisayarcı, birkaç akrabamın gözünde geleceğin mark zakırbörgü olacağım öğretim hayatımda, hintli abilerimizin öğrencisi ve üniversitemizin haşmetli asistanlarının ise ancak bahçede çakmak istediği delikanlı olduğumu anladığım zaman işbu cümle gibi sol kulağını sağ eliyle bacağının arasından tutan, nesnesiyle öznesinin bir türlü kavuşup eyleme geçemediği teknik dökümanları anlamlandırmaya çalışıyordum. Ve büyük yolculuk bu aydınlanma anından sonra başladı, tabii araya üniversiteye gelmiş özgüven tavan beyefendi personasının yoğun hayatı girdi ancak o başka bir tavsiyenin konusu.

Aslında öğrenmek istediğim şeylerin bu kadar devasa olması, çevremde gördüğüm topluluğun karakter standart sapmasının çok yüksek olması, beyn-i kapasitemin başka mevzulara yoğunluk vermeyi seçmesi ve birtakım ortadoğu meseleleri toplu hücumlarla öğrenim hayatımı baltalarken özellikle bilgi edinme konusunda, kendimi içinde bulduğum güzel bir kafa yapısına bürünmüştüm. Hayata dair neredeyse tüm konular öyle karmaşık geliyordu ki sadece bir şeyle uğraşan birileriyle muhatap olma ihtiyacımı internet layıkıyla karşılamıştı. Alakam olsun ya da olmasın bir konuyu seçip ona hayatını adamış gibi anlatabilen insanların karşısında kilitlendiğim dönemin sonlarına doğru aklıma bir podcast fikri gelmişti “ben bu işlerin adamı değilim?” gibi milenyum kuşağını avcunun içine kıstıracak ketçi bir ismi olan bu seride işin erbabı bizi 101den alıp doktora seviyesine giden yolculuğunda ağırlayacaktı, teknik yetersizliğim ve onun da önüne geçen aman abi yaparızcılığım yüzünden bu proje rafa bile kalkmadan not defterlerinin birinde kayboldu, daha sonradan çok da iyi olanlarını yapmaya başladılar zaten. Sosyal çevremi hedef kitlesi içerisine alan bu yapımlar çoğaldıkça millet bilinçlenir dedikçe ortalık daha da karıştı da o da bizim konumuz değil şimdilik.

Buraya kadarki cümle salatalarını ağzınızı çok buruşturmadan, bana da çokça küfretmeden okuduysanız hiç de büyük bir numarası olmayan tavsiyeme gelebiliriz. Yazılım hakkında yol katetmeye çalışan birisi olarak örneğimi de bilgisayar bilimleri seçeceğim -safsatalarımı daha sağlam temellere oturtmak da tuzu biberi tabi-.

Bir yazılımcı adayı iseniz ingilizce öğrenmeniz gerektiğini, algoritmaların ve veri yapılarının bu işin temeli olduğunu, matematik bilmeyenin nasıl yazılımcı olabileceğini, online oyunlarda en azından gold liginde olmanız gerektiğini ve bunlar gibi çok önemli maddeleri ön koşul olarak başkalarından illa ki duymuşsunuzdur. Çok gizli discord sunucularında saklanan bilgi ateşini çalan Prometheus görevini üstlenerek size asıl ön koşulu söylüyorum: öğrenmeyi öğrenmek. Sadece iki kelimeden oluşması ve kitapçılarda yirmi lira civarına satılan kapağında yazarının sırıtan kellesiyle okuyucusuna nüktedan bir bakış attığı kişisel gelişim zırvası kitaplardan fırlamış gibi sound etmesiyle sizi ilk bakışta hayal kırıklığına uğrattını biliyorum. Ama bunu bir başlıktan öteye taşıyıp alt başlıklara ayırdığımız zaman en önemli ögesinin kişinin kendini tanıması olması hasebiyle (22 yılda üç tane şakamın punchlineı haricinde ilk kez kullanıyorum bu kelimeyi) öğrenmenin en önemli adımı olduğunu söylemek çok kolaylaşıyor.

Öğrenmek istediğin konuyu seç, konunun bildiğin tanımından ötesinde bilgi sahibi olmak için zor da gelse önce çok bilgili bir kaynağa başvur -bu bir insan da olabilir doküman da-, isteğinin doğruluğunu sorgula, cevap olumluysa daha önceden bu yoldan geçmiş olan insanları incele ve gerekli ve mümkünse iletişim kur, kendine uygun öğrenim tarzıyla yola koyul ancak bağnazlık yapmadan takıldığın yerlerde diğer tarzlara fırsat ver… ve abracadabra artık öğreniyorsun.

--

--

Burhan Emir Keleş

Consumer of entertainment and information, especially in software, psychology and humor.